Alkollü kaza ve kasko poliçesi

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

E:2004/11-217

K:2004/212

T:07.04.2004

Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama

sonunda; Ankara 8.Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 1.5.2002

gün ve 2001/172 E. 2002/191 K. sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili

tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.2.2003 gün ve

2002/9256-E. 2003/1666 K. sayılı ilamı ile; ( …Davacı vekili, müvekkiline

ait aracın davalı sirkete kasko poliçesi ile sigortalı olduğu aracın kaza

sonucu hasarlandığını ancak davalı sirketin müvekkilinin alkollü olduğu

gerekçesi ile ödeme yapmadığını ileri sürerek, hasar bedelinin faiziyle

davalıdan alınmasını talep ve dava etmistir.

Davalı vekili,kazanın davacının alkollü olması nedeniyle güvenli sürme

yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana geldiğini savunarak, davanın reddini

istemistir.

Mahkemece,iddia,savunma,benimsenen bilirkisi raporu ve tüm dosya

kapsamına göre,davanın reddine karar verilmistir.

Kararı,davacı vekili temyiz etmistir.

Dava,kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin tazmini

istemine iliskindir.

Trafik kazası tespit tutanağında açıklanan ve basit krokide gösterilen

kazanın olusum sekli bilirkisilerce de kabul edilerek, kazanın meydana

gelmesinde davacının 2/8 nispetinde kusurlu sayılacağı belirlenmistir.Ancak

davacının daha az kusurlu olmasına rağmen geri geri çıkıs yapan araca

çarptıktan sonra, sol tarafa ani direksiyon kırmasının geriden gelen ve

karsıdan hareket etmekte bulunan tasıtları dikkate almadığının göstermesi

olduğunu, alkol almamıs olsaydı kazadan kaçınma yönünde tedbir alma

olasılığının daha fazla alacağı belirtilerek, bilirkisilerce davanın kaza

anında münhasıran alkolün etkisi altına aldığı sonucuna varılarak, 2.3.2001

tarihli ek raporda, “sürücü davalı Orhan Kılınç almıs olduğu 1,31 promil

düzeydeki alkol nedeniyle münhasıran alkol etkisi altında olup,trafik içinde

kaldığı süreç dahilinde baska bir yer ve sekilde ayrı bir trafik kazasına

sebebiyet vermesi de kaçınılmaz olacaktı” yönünde görüs

bildirmislerdir.Bilirkisilerce de kabul edilen kazanın olusum biçimi

incelendiğinde, davacının kazaya sebebiyet vermediği, dava dısı sürücü Gülbu

Mızrak’ın aslı kusuruyla sebebiyet verdiği kazaya ikinci derecede kusurlu

davranısı ile katılım bulunduğu anlasılmıstır.Bu sekilde kaza olduktan sonra

davacının yanlıs tedbir alarak ani direksiyon kırması sonucu diğer araçların

hasarlanmasına neden olması münhasıran alkol oranına bağlanmaz. Buna göre,

mahkemece, davacının aracında meydana gelen zararın poliçe teminatı kapsamında

kaldığı kabul edilerek,zararın belirlenmesi yerine,dosya kapsamına ve kazanın

meydana gelis sekline uygun olmayan, varsayımlara dayalı ve dairenin kazanın

münhasıran alınan alkolün etkisi altında meydana geldiğinin ispatlanması diğer

bir deyisle eylem ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yönündeki

yerlesik görüsüne de aykırı bilirkisi raporuna dayanılarak davanın reddine

karar verilmesi doğru görülmemis, kararın bu nedenle bozulması gerekmistir …

) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan

yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmistir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz

edildiği anlasıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği

görüsüldü:

KARAR : Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin

tazmini istemine iliskindir.

Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı sigorta sirketine kasko

poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın kaza sonucu hasarlandığını, ancak

davalı sirketin müvekkilinin alkollü olduğu gerekçesi ile ödeme yapmadığını

ileri sürerek, olusan hasar bedelinin faizi ile birlikte davalıdan alınmasını

istemistir.

Davalı vekili; davacının alkollü olması nedeniyle, salt alkolün

etkisiyle güvenli sürme yeteneğini yitirmesi sonucu kazanın meydana geldiğini,

poliçe genel sartları uyarınca hasarın teminat dısı olduğunu savunarak davanın

reddini istemistir.

Mahkemece davacının Karayolları Trafik Kanununda öngörülen oran üzerinde

alkol alındığı ve poliçe genel sartlarının A.5.5. maddesi uyarınca hasarın

teminat dısı olduğu gerekçesi ile, oyçokluğu ile davanın reddine karar

vermistir. Karsı oy veren mahkeme üyesi ise, olayda alkolün tek basına etken

olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü yönünde oy kullanmıstır.

Uyusmazlık; trafik kazasının salt alkolün etkisiyle meydana gelip

gelmediği , dolayısıyla hasarın kasko poliçesi teminatı kapsamında kalıp

kalmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 48.maddesi;alkollü içki almıs

olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmis kisilerin karayolunda

araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmistir.

Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyusturucu ve Keyif Verici Maddeler

ile Đçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” baslıklı 97.maddesinde, alkollü

içki almıs olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmis kisilerin

karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile

ilgili olan “b-2” bendinde “Alkollü içki almıs olarak kandaki alkol miktarına

gore araç sürme yasağı” kenar baslığı altında; Alkollü içki almıs olarak araç

kullandığı tespit edilen diger araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50

promilin üstunde olanların araç kullanamayacakları acıklanmıstır.

Ayrıca Kara Tasıtları Kasko Sigortası Genel Sartlarının A.5.5.maddesınde

“Teminat dısı kalan zararlar” kenar baslığı altında; tasıtın Karayolları

Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almıs kisiler

tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe

teminatı dısında olduğu açıklanmıstır.

Bununla birlikte;Kasko Sigorta Poliçesi Genel Sartlarının

A.5.5.maddesinin dayanağını teskil eden Karayolları Trafik Kanununun

48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almıs olması

nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmis kisilerin karayolunda

araç sürmeleri yasaklanmıs olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik

düzenlemesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmıs

olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde yukarıda anılan

yasa hükmün tekrarlandıktan ve müteakip, uyusturucu veya keyif verici maddeler

ile alkollü içkilerin oranlarının ne sekilde saptanacağı belirlendikten sonra,

yasa da yer alan hükmü dikkate almadan salt; ( mücerret ) 0.50 promil üstünde

alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı

bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin,

yasaya aykırı bir sekilde genel sart olarak kabulü de mümkün değildir.

O halde, hasarın teminat dısı kalabilmesi için kazanın meydana gelis

sekli itibarıyla sürücünün salt ( münhasıran ) alkolün etkisi altında kaza

yapmıs olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması,

tek basına hasarın teminat dısı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir

durumda hasarın teminat dısı kaldığının kanıt yükü TTK.nun 1281 maddesi hükmü

gereğince sigortacıya düsmektedir.

Yargıtay’ın yerlesik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının

doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı,

hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkisilerden olusan bilirkisi kurulu

aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçeklesip gerçeklesmediğinin,

alkol dısında baska unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp

oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek basına alkolün etkisi ile meydana

geldiğinin saptanması durumunda, olusan hasarın police teminatı dısında

kalacağından davanın reddine, aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği

ilkesi benimsenmektedir. ( Bkz.YHGK. 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840 sayılı

ilamı, 19.4.2000 gün ve 2000/11-806-801 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve

1998/11-258-273 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve 1998/11-258-73 sayılı ilamı,

Y.11.HD.nin 23.2.2004 gün ve 2004/7094-1654 sayılı ilamı ) Somut olayda dosya

kapsamına göre, davacının seyir ettigi yönde yol kenarına park etmis Gulbu

Mızrak yonetimindekı 06 YRE 34 plakalı aracın, bulunduğu yerden çıkmak için

geri geri manevra yaptığı sırada, davacının yönetimindeki 06 GRK 06 plakalı

aracın sağ ön tarafı ile 06 YRE 34 plakalı aracın sol arka tarafına çarptığı,

bu çarpmadan sonra davacının aniden sola direksiyon kırdığı, bu arada

davacının, arkasından gelmekte olan dava dısı 06 FB 744 plakalı aracın sağ ön

kısmına, aracının sol arka kısmı ile çarptığı ve arkadaki aracın çarpmanın

etkisi ile yolun soluna karsı seride doğru savrulduğu ve karsı yönden gelmekte

olan dava dısı 06 F 2462 plakalı araçla çarpıstığı anlasılmaktadır.

Alınan uzman bilirkisi raporuna göre, bu olayda iki yönden hareket

halinde bulunan trafiği kontrol etmeden tedbirsiz ve dikkatsiz bir biçimde

yola çıkıs yapmak isteyen 06 YRE 34 plakalı araç sürücüsü Gülbu Mızrak 6/8

oranında asli kusurlu bulunduğu, davacının ise akan trafiği kontrol edip kaza

anında etkin fren önlemine basvurmadığı için 2/8 oranında kusurlu bulunduğu

belirtilmistir.

Kaza sırasında davacının 1.31 oranında alkollü olduğu bilirkisi raporu

ile saptanmıstır. Bununla birlikte yukarıda açıklanan ilkeye göre, sürücünün

alkollü olması, yalnız basına hasarın teminat dısı kalmasını

gerektirmez.Olusan hasarın salt alkolün etkisi altında olusup olusmadığının

saptanması gerekir.

Her ne kadar, içerisinde nörolog, hukukçu ve trafik uzmanından olusan

bilirkisi kurulu raporunda davacının aldığı alkol oranından yola çıkılarak

kazanın, davacının salt alkolün etkisi altında kalması dolayısıyla ortaya

çıktığı varsayımına dayandırılmıssa da, bu tespit olayın yukarıda özetlenen

olusumu ve dosya kapsamı ile bağdasmamaktadır. Alkollü olmayan bir sürücü de

kaza anında etkin fren tedbirine basvurmayıp, söz konusu kazaya neden

olabilir. Kaldı ki, davacı olayda 2/8 oranında kusurlu olup, asli kusurlu (

6/8 ) 06 YRE 34 plakalı araç sürücüsü Gülbu Mızrak’tır.Yukarıda da değinildiği

gibi kaza, salt ( tek basına ) davacının alkollü olmasının etkisiyle meydana

gelmemistir.Olayda bu etmenden çok, yola çıkarken gerekli güvenlik

tedbirlerini almayan ve özensiz davranan asli kusurlu Gülbu Mızrak’ın

davranısı rol oynamıstır.

Hal böyle olunca, varsayıma dayalı ve uygun nedensellik bağı bulunmayan

Yargıtay’ın yerlesik uygulamalarına aykırı bilirkisi raporundaki görüslere

itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu

nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme

kararının yukarıda ve Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden

dolayı HUMK’nun 429 maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz pesin

harcının geri verilmesine, 7.4.2004 günü oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

  1. Hukuk Dairesi

E:2002/8011

K:2003/588

T:23.01.2003

TaraFlar arasınba görülen dayada Kadıköy Asliye 3. Tiçaret Mahkemesi’nce

verilen 26.03.2002 tarih ve 2001/189-2002/259 sayılı kararın Yargıtay’ca

incelenmesi davalı vekili tarafından istenmis ve temyiz dilekçesinin süresi

içinde verildiği anlasılmıs olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mutlu

Pınar Sengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya

içerisindeki dilekçe layihalar, durusma tutanakları ve tüm belgeler okunup,

incelendikten sonra isin gereği görüsülüp düsünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ve davalı sigorta sirketine kasko

poliçesi ile sigortalı bulunan aracın 31.12.2000 tarihinde meydana gelen

trafik kazası neticesinde hasarlandığını, davalının sigortalı araç sürücüsünün

alkollü olması nedeniyle tazminat ödemediğini, sürücünün kaza sırasında %45

promil alkollü olduğu, KTK ve yönetmeliğine göre %50 promilin üzerindeki

alkollü durumların suç sayıldığı, ayrıca kazanın münhasıran alkolün etkisiyle

meydana gelmis olmasının hasarı teminat dısı bıraktığını, bu derecedeki alkol

miktarının kazanın sebebi olamayacağını iddia ederek hasar tamir masrafı olan

1.893.846.276 Tl.nın davalıdan olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle

tahsilini talep ve dava etmistir.

Davalı vekili, davacıya ait aracın müvekkil sirkete kasko poliçesi ile

sigortalı olduğunu, müvekkil sirketin sürücüsünün alkolün etkisi altında

olması nedeniyle kaza yaptığını dolayısıyla hasara sebebiyet verdiği

gerekçesiyle tazminat ödemeyi uygun bulmadığını, bu durumun açıklığa

kavusturulması için nöroloji uzmanı bir doktor ile trafik uzmanı

bilirkisilerden olusacak bilirkisi heyetince inceleme yaptırılmasını, ayrıca

davacı vekilinin reeskont oranında temerrüt faizi talebinin de yerinde

olmadığını, faiz talebinin ancak yasal faiz olabileceğini ileri sürerek,

davanın reddini savunmustur.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen 5.7.2001

tarihli bilirkisi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sürücünün %45 promil

oranında alkollü olmasının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 48 ve

Karayolları Trafik Yönetmeligi’nin 97/b ve 111/d ile poliçe genel sartlarının

5/5 madde hükmune gore %50 promil alkol seviyesinin altında bulunan ve teminat

dısı kalan zararlardan sayılmaması gerekcesiyle, 1.798.524.479 TL.nın

31.12.2000 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,

fazlaya dair talebin reddıne karar verilmistir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmistir.

Dava, davalı sirkete kasko poliçesi ile sigortalı araçta meydana gelen

hasarın tazmini istemine iliskindir.

Kasko sigorta genel sartlarının A.5-5 maddesinin dayanağını teskil eden

Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesine göre, alkollü içki almıs olması

nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmis kisilerin karayolunda araç

kullanması yasaklanmıstır. Sözü edilen yasaklamayı düzenleyen KTK.nın 48.

maddesinin ilk fıkrasında ( alkollü içki almıs olması nedeniyle güvenli araç

sürme yeteneklerini kaybetmis kisilerin karayollarında araç kullanmaları

yasaklanmıs ) olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik

düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi Karayolları Trafik

Yönetmeliği’nin 110. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmünün tekrarlanmasını

müteakip uyusturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin

oranlarını ne sekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan

güvenli araç sürme yeteneğini kaybetme hükmü dikkate almadan, mücerret 0.50

promil üstunde alınan alkol miktarına gore araç kullanma yasağı getirilmesi,

yasal dayanağı bulunmadıgından gecersizdır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin

yasaya aykırı bir sekilde poliçede genel sart olarak kabulü mümkün değildir.

Bu itibarla, yasa hükmü uyarınca kandaki promil oranı dikkate alınmaksızın

olayın sürücünün alkolün etkisi nedeniyle güvenli sürüs yeteneğini kaybetmesi

sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması önem kazanmaktadır. Zira, alkolün

etkisi kisilerin bünyesine göre değisik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.

Nitekim dava konusu olayda da, aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de

bulunduğu bilirkisi kurulunca verilen 09.11.2001 günlü ek raporda davaya konu

olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği

belirtilmistir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol

seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0.50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle

davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemis ve davalı sigortacı

vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmistir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı sigorta vekilinin temyiz

itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz

pesin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23.01.2003 tarihinde

oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

E:2004/11-217

K:2004/212

T:07.04.2004

Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama

sonunda; Ankara 8.Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 1.5.2002

gün ve 2001/172 E. 2002/191 K. sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili

tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.2.2003 gün ve

2002/9256-E. 2003/1666 K. sayılı ilamı ile; ( …Davacı vekili, müvekkiline

ait aracın davalı sirkete kasko poliçesi ile sigortalı olduğu aracın kaza

sonucu hasarlandığını ancak davalı sirketin müvekkilinin alkollü olduğu

gerekçesi ile ödeme yapmadığını ileri sürerek, hasar bedelinin faiziyle

davalıdan alınmasını talep ve dava etmistir.

Davalı vekili,kazanın davacının alkollü olması nedeniyle güvenli sürme

yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana geldiğini savunarak, davanın reddini

istemistir.

Mahkemece,iddia,savunma,benimsenen bilirkisi raporu ve tüm dosya

kapsamına göre,davanın reddine karar verilmistir.

Kararı,davacı vekili temyiz etmistir.

Dava,kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin tazmini

istemine iliskindir.

Trafik kazası tespit tutanağında açıklanan ve basit krokide gösterilen

kazanın olusum sekli bilirkisilerce de kabul edilerek, kazanın meydana

gelmesinde davacının 2/8 nispetinde kusurlu sayılacağı belirlenmistir.Ancak

davacının daha az kusurlu olmasına rağmen geri geri çıkıs yapan araca

çarptıktan sonra, sol tarafa ani direksiyon kırmasının geriden gelen ve

karsıdan hareket etmekte bulunan tasıtları dikkate almadığının göstermesi

olduğunu, alkol almamıs olsaydı kazadan kaçınma yönünde tedbir alma

olasılığının daha fazla alacağı belirtilerek, bilirkisilerce davanın kaza

anında münhasıran alkolün etkisi altına aldığı sonucuna varılarak, 2.3.2001

tarihli ek raporda, “sürücü davalı Orhan Kılınç almıs olduğu 1,31 promil

düzeydeki alkol nedeniyle münhasıran alkol etkisi altında olup,trafik içinde

kaldığı süreç dahilinde baska bir yer ve sekilde ayrı bir trafik kazasına

sebebiyet vermesi de kaçınılmaz olacaktı” yönünde görüs

bildirmislerdir.Bilirkisilerce de kabul edilen kazanın olusum biçimi

incelendiğinde, davacının kazaya sebebiyet vermediği, dava dısı sürücü Gülbu

Mızrak’ın aslı kusuruyla sebebiyet verdiği kazaya ikinci derecede kusurlu

davranısı ile katılım bulunduğu anlasılmıstır.Bu sekilde kaza olduktan sonra

davacının yanlıs tedbir alarak ani direksiyon kırması sonucu diğer araçların

hasarlanmasına neden olması münhasıran alkol oranına bağlanmaz. Buna göre,

mahkemece, davacının aracında meydana gelen zararın poliçe teminatı kapsamında

kaldığı kabul edilerek,zararın belirlenmesi yerine,dosya kapsamına ve kazanın

meydana gelis sekline uygun olmayan, varsayımlara dayalı ve dairenin kazanın

münhasıran alınan alkolün etkisi altında meydana geldiğinin ispatlanması diğer

bir deyisle eylem ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yönündeki

yerlesik görüsüne de aykırı bilirkisi raporuna dayanılarak davanın reddine

karar verilmesi doğru görülmemis, kararın bu nedenle bozulması gerekmistir …

) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan

yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmistir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz

edildiği anlasıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği

görüsüldü:

KARAR : Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin

tazmini istemine iliskindir.

Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı sigorta sirketine kasko

poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın kaza sonucu hasarlandığını, ancak

davalı sirketin müvekkilinin alkollü olduğu gerekçesi ile ödeme yapmadığını

ileri sürerek, olusan hasar bedelinin faizi ile birlikte davalıdan alınmasını

istemistir.

Davalı vekili; davacının alkollü olması nedeniyle, salt alkolün

etkisiyle güvenli sürme yeteneğini yitirmesi sonucu kazanın meydana geldiğini,

poliçe genel sartları uyarınca hasarın teminat dısı olduğunu savunarak davanın

reddini istemistir.

Mahkemece davacının Karayolları Trafik Kanununda öngörülen oran üzerinde

alkol alındığı ve poliçe genel sartlarının A.5.5. maddesi uyarınca hasarın

teminat dısı olduğu gerekçesi ile, oyçokluğu ile davanın reddine karar

vermistir. Karsı oy veren mahkeme üyesi ise, olayda alkolün tek basına etken

olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü yönünde oy kullanmıstır.

Uyusmazlık; trafik kazasının salt alkolün etkisiyle meydana gelip

gelmediği , dolayısıyla hasarın kasko poliçesi teminatı kapsamında kalıp

kalmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 48.maddesi;alkollü içki almıs

olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmis kisilerin karayolunda

araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmistir.

Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyusturucu ve Keyif Verici Maddeler

ile Đçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” baslıklı 97.maddesinde, alkollü

içki almıs olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmis kisilerin

karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile

ilgili olan “b-2” bendinde “Alkollü içki almıs olarak kandaki alkol miktarına

gore araç sürme yasağı” kenar baslığı altında; Alkollü içki almıs olarak araç

kullandığı tespit edilen diger araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50

promilin üstunde olanların araç kullanamayacakları acıklanmıstır.

Ayrıca Kara Tasıtları Kasko Sigortası Genel Sartlarının A.5.5.maddesınde

“Teminat dısı kalan zararlar” kenar baslığı altında; tasıtın Karayolları

Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almıs kisiler

tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe

teminatı dısında olduğu açıklanmıstır.

Bununla birlikte;Kasko Sigorta Poliçesi Genel Sartlarının

A.5.5.maddesinin dayanağını teskil eden Karayolları Trafik Kanununun

48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almıs olması

nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmis kisilerin karayolunda

araç sürmeleri yasaklanmıs olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik

düzenlemesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmıs

olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde yukarıda anılan

yasa hükmün tekrarlandıktan ve müteakip, uyusturucu veya keyif verici maddeler

ile alkollü içkilerin oranlarının ne sekilde saptanacağı belirlendikten sonra,

yasa da yer alan hükmü dikkate almadan salt; ( mücerret ) 0.50 promil üstünde

alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı

bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin,

yasaya aykırı bir sekilde genel sart olarak kabulü de mümkün değildir.

O halde, hasarın teminat dısı kalabilmesi için kazanın meydana gelis

sekli itibarıyla sürücünün salt ( münhasıran ) alkolün etkisi altında kaza

yapmıs olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması,

tek basına hasarın teminat dısı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir

durumda hasarın teminat dısı kaldığının kanıt yükü TTK.nun 1281 maddesi hükmü

gereğince sigortacıya düsmektedir.

Yargıtay’ın yerlesik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının

doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı,

hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkisilerden olusan bilirkisi kurulu

aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçeklesip gerçeklesmediğinin,

alkol dısında baska unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp

oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek basına alkolün etkisi ile meydana

geldiğinin saptanması durumunda, olusan hasarın police teminatı dısında

kalacağından davanın reddine, aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği

ilkesi benimsenmektedir. ( Bkz.YHGK. 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840 sayılı

ilamı, 19.4.2000 gün ve 2000/11-806-801 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve

1998/11-258-273 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve 1998/11-258-73 sayılı ilamı,

Y.11.HD.nin 23.2.2004 gün ve 2004/7094-1654 sayılı ilamı ) Somut olayda dosya

kapsamına göre, davacının seyir ettigi yönde yol kenarına park etmis Gulbu

Mızrak yonetimindekı 06 YRE 34 plakalı aracın, bulunduğu yerden çıkmak için

geri geri manevra yaptığı sırada, davacının yönetimindeki 06 GRK 06 plakalı

aracın sağ ön tarafı ile 06 YRE 34 plakalı aracın sol arka tarafına çarptığı,

bu çarpmadan sonra davacının aniden sola direksiyon kırdığı, bu arada

davacının, arkasından gelmekte olan dava dısı 06 FB 744 plakalı aracın sağ ön

kısmına, aracının sol arka kısmı ile çarptığı ve arkadaki aracın çarpmanın

etkisi ile yolun soluna karsı seride doğru savrulduğu ve karsı yönden gelmekte

olan dava dısı 06 F 2462 plakalı araçla çarpıstığı anlasılmaktadır.

Alınan uzman bilirkisi raporuna göre, bu olayda iki yönden hareket

halinde bulunan trafiği kontrol etmeden tedbirsiz ve dikkatsiz bir biçimde

yola çıkıs yapmak isteyen 06 YRE 34 plakalı araç sürücüsü Gülbu Mızrak 6/8

oranında asli kusurlu bulunduğu, davacının ise akan trafiği kontrol edip kaza

anında etkin fren önlemine basvurmadığı için 2/8 oranında kusurlu bulunduğu

belirtilmistir.

Kaza sırasında davacının 1.31 oranında alkollü olduğu bilirkisi raporu

ile saptanmıstır. Bununla birlikte yukarıda açıklanan ilkeye göre, sürücünün

alkollü olması, yalnız basına hasarın teminat dısı kalmasını

gerektirmez.Olusan hasarın salt alkolün etkisi altında olusup olusmadığının

saptanması gerekir.

Her ne kadar, içerisinde nörolog, hukukçu ve trafik uzmanından olusan

bilirkisi kurulu raporunda davacının aldığı alkol oranından yola çıkılarak

kazanın, davacının salt alkolün etkisi altında kalması dolayısıyla ortaya

çıktığı varsayımına dayandırılmıssa da, bu tespit olayın yukarıda özetlenen

olusumu ve dosya kapsamı ile bağdasmamaktadır. Alkollü olmayan bir sürücü de

kaza anında etkin fren tedbirine basvurmayıp, söz konusu kazaya neden

olabilir. Kaldı ki, davacı olayda 2/8 oranında kusurlu olup, asli kusurlu (

6/8 ) 06 YRE 34 plakalı araç sürücüsü Gülbu Mızrak’tır.Yukarıda da değinildiği

gibi kaza, salt ( tek basına ) davacının alkollü olmasının etkisiyle meydana

gelmemistir.Olayda bu etmenden çok, yola çıkarken gerekli güvenlik

tedbirlerini almayan ve özensiz davranan asli kusurlu Gülbu Mızrak’ın

davranısı rol oynamıstır.

Hal böyle olunca, varsayıma dayalı ve uygun nedensellik bağı bulunmayan

Yargıtay’ın yerlesik uygulamalarına aykırı bilirkisi raporundaki görüslere

itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu

nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme

kararının yukarıda ve Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden

dolayı HUMK’nun 429 maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz pesin

harcının geri verilmesine, 7.4.2004 günü oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

  1. Hukuk Dairesi

E:2002/8011

K:2003/588

T:23.01.2003

TaraFlar arasınba görülen dayada Kadıköy Asliye 3. Tiçaret Mahkemesi’nce

verilen 26.03.2002 tarih ve 2001/189-2002/259 sayılı kararın Yargıtay’ca

incelenmesi davalı vekili tarafından istenmis ve temyiz dilekçesinin süresi

içinde verildiği anlasılmıs olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mutlu

Pınar Sengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya

içerisindeki dilekçe layihalar, durusma tutanakları ve tüm belgeler okunup,

incelendikten sonra isin gereği görüsülüp düsünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ve davalı sigorta sirketine kasko

poliçesi ile sigortalı bulunan aracın 31.12.2000 tarihinde meydana gelen

trafik kazası neticesinde hasarlandığını, davalının sigortalı araç sürücüsünün

alkollü olması nedeniyle tazminat ödemediğini, sürücünün kaza sırasında %45

promil alkollü olduğu, KTK ve yönetmeliğine göre %50 promilin üzerindeki

alkollü durumların suç sayıldığı, ayrıca kazanın münhasıran alkolün etkisiyle

meydana gelmis olmasının hasarı teminat dısı bıraktığını, bu derecedeki alkol

miktarının kazanın sebebi olamayacağını iddia ederek hasar tamir masrafı olan

1.893.846.276 Tl.nın davalıdan olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle

tahsilini talep ve dava etmistir.

Davalı vekili, davacıya ait aracın müvekkil sirkete kasko poliçesi ile

sigortalı olduğunu, müvekkil sirketin sürücüsünün alkolün etkisi altında

olması nedeniyle kaza yaptığını dolayısıyla hasara sebebiyet verdiği

gerekçesiyle tazminat ödemeyi uygun bulmadığını, bu durumun açıklığa

kavusturulması için nöroloji uzmanı bir doktor ile trafik uzmanı

bilirkisilerden olusacak bilirkisi heyetince inceleme yaptırılmasını, ayrıca

davacı vekilinin reeskont oranında temerrüt faizi talebinin de yerinde

olmadığını, faiz talebinin ancak yasal faiz olabileceğini ileri sürerek,

davanın reddini savunmustur.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen 5.7.2001

tarihli bilirkisi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sürücünün %45 promil

oranında alkollü olmasının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 48 ve

Karayolları Trafik Yönetmeligi’nin 97/b ve 111/d ile poliçe genel sartlarının

5/5 madde hükmune gore %50 promil alkol seviyesinin altında bulunan ve teminat

dısı kalan zararlardan sayılmaması gerekcesiyle, 1.798.524.479 TL.nın

31.12.2000 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,

fazlaya dair talebin reddıne karar verilmistir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmistir.

Dava, davalı sirkete kasko poliçesi ile sigortalı araçta meydana gelen

hasarın tazmini istemine iliskindir.

Kasko sigorta genel sartlarının A.5-5 maddesinin dayanağını teskil eden

Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesine göre, alkollü içki almıs olması

nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmis kisilerin karayolunda araç

kullanması yasaklanmıstır. Sözü edilen yasaklamayı düzenleyen KTK.nın 48.

maddesinin ilk fıkrasında ( alkollü içki almıs olması nedeniyle güvenli araç

sürme yeteneklerini kaybetmis kisilerin karayollarında araç kullanmaları

yasaklanmıs ) olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik

düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi Karayolları Trafik

Yönetmeliği’nin 110. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmünün tekrarlanmasını

müteakip uyusturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin

oranlarını ne sekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan

güvenli araç sürme yeteneğini kaybetme hükmü dikkate almadan, mücerret 0.50

promil üstunde alınan alkol miktarına gore araç kullanma yasağı getirilmesi,

yasal dayanağı bulunmadıgından gecersizdır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin

yasaya aykırı bir sekilde poliçede genel sart olarak kabulü mümkün değildir.

Bu itibarla, yasa hükmü uyarınca kandaki promil oranı dikkate alınmaksızın

olayın sürücünün alkolün etkisi nedeniyle güvenli sürüs yeteneğini kaybetmesi

sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması önem kazanmaktadır. Zira, alkolün

etkisi kisilerin bünyesine göre değisik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.

Nitekim dava konusu olayda da, aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de

bulunduğu bilirkisi kurulunca verilen 09.11.2001 günlü ek raporda davaya konu

olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği

belirtilmistir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol

seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0.50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle

davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemis ve davalı sigortacı

vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmistir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı sigorta vekilinin temyiz

itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz

pesin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23.01.2003 tarihinde

oybirliğiyle karar verildi.



BİLGİ: Bu verilen bilgiler genel bilgiler mahiyetinde olup, bir dava açılması durumunda yetkili kişi veya hukukçulardan bilgi alınması tavsiye edilir.Olaya ve duruma göre değişecek uygulamalardan sorumluluk söz konusu değildir.



Bir Cevap Yazın