Spor Hukuku

 

Spor, insanların eğlenmek amacı ile kadim zamanlardan bu yana yapageldikleri temel bedensel eylemler olarak doğmuş, günümüzde ise spor, planlı ve kurallı şekli ile uygulanan bir disiplin olarak profesyonel bir kurum haline gelmiştir.

Çoğu insanın, beş halkayı bir arada gördüğü olimpiyatlar ile sporu tanıdığı günümüz dünyasında, bazı seçkin kesimler de sporsuz güne başlayamamakta. Spor gibi evrensel bir kavramın uygulanma makasının bu denli açık olması ise kesinlikle eğitim ve yaşamsal öncelik farkından kaynaklanıyor.

Birçok ülkenin tarihçesinde yer alan spor, hem savaşa hazırlık sürecinde bedensel güç kazanmakta hem de barış sembolü olarak yapılagelen tarihsel bir faaliyet olmuştur. Sporun savaşı barışa çevirme gücüne sahip muazzam etkisi olduğu gibi, barışı ırkçı ve ötekileştirici eylemlere dönüştüren bir etkisi de maalesef olmuştur. Ülkemizde sporun karşılığı olarak algılanan futbol için söylenen güzel bir söz vardır; futbol, asla sadece futbol değildir!

Evet, gerçekten de futbol, futboldan ve spordan daha fazlasını ihtiva etmektedir. Sözgelimi Barcelona futbol kulübü’nün binasında şöyle yazar; ‘bir futbol kulübünden daha fazlası!’ Bu, aynı zamanda bir özerk bölge olan Katalonya bölgesi futbol takımı olan Barcelona takımının, aslında oynadığın futbol ile ait olduğu coğrafi bölgenin siyasi kaderine de tesir etmesi demekti.

Ülkemizde spor denince, ülkemizde en yaygın spor dalı olan futbolun aklımıza gelmesi normaldir. Fakat bir de bunun hukuku olduğunu duymak şaşkınlık yaratacaktır. Geçmişten günümüze iç içe olduğumuz bu kavramın bir yerlerde hukuk kavramıyla kaderleri kesişecek ve birleşerek denize dökülecekler.

Futbolun hukuk önündeki duruşu ise diğer hukuk dallarına göre önemli farklar arz etmektedir. Spor Hukuku olarak adlandırılmış olan hukuk disiplini hem özel hem da kamu hukuku öğeleri taşımaktadır. Birçok hukuk dalına ait kuralların yer aldığı Spor Hukuku, tek başına bunların hiçbirisine girmemekte; sadece bir bölüme yerleştirme çabaları ise, eksik sonuç vermektedir.

Spor Hukuku, Medeni Hukuk, Ceza Hukuku veya Anayasa hukuku gibi kendine özgü özel kuralları olan bir hukuk dalı değildir. Bu bakımdan, belirtilen hukuk dallarına benzer şekilde, Spor Hukuku adında bir hukuk dalının özel olarak bulunmadığını itiraf etmek gerekir.

Karma bir hukuk dalı olarak nitelendirdiğimiz spor hukukunu, kişilerin sportif faaliyetlerinden doğan ilişkileri bakımından iki gruba ayırabiliriz:

1-Sportif faaliyetlerde, sporcuların birbirleriyle ve spor örgütleriyle ilişkileri (Bireysel Spor Hukuku)

2-Spor örgütlerinin birbirleriyle ilişkileri (Örgütsel (Kollektif) Spor Hukuku)

Spor hukukunda en önemli kaynak, bir çok hukuk dalında olduğu üzere yazılı hukuk kurallarıdır. Ancak diğer hukuk alanlarında, örneğin Ticaret Hukuku’nda Ticaret Kanunu veya Ceza Hukuku’nda Ceza Kanunu olduğu halde, spor hukukunu düzenleyen ‘’Spor Kanunu’’ adı altında bir ana kodifikasyon (ana kanun) bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle, Spor Hukuku birçok disipliniyle ilişki içinde olduğundan, Medeni Hukuk veya Ticaret Hukuku gibi tek bir ana kanunda düzenlenmemiştir. Sporla ilgili kurallar, çeşitli kanun, tüzük ve yönetmeliklerde karma bir biçimde yer almaktadır. Bu, sadece ülkemizde değil, hemen birçok Avrupa ülkesinde bu şekildedir.

Ancak; spor hukukunun uygulanması ve adalet önünde uyuşmazlık çözümüne gidilmesi, kesinlikle uzman hukukçuların maharetli ellerine bırakılması gereken bir girift. Zira, hali hazırda ülkemizdeki uygulanan bir spor kanunu bulunmadığından; uyuşmazlık çözümünde çoğu kez taraflar ne yapacağı konusunda fikir sahibi değiller.

Bunun en yakın örneği, Milli Takımdaki görevine son verilen Fatih TERİM ile TFF arasındaki tazminat davasında yaşandı. Terim, TFF         ile yaptığı sözleşmenin 6. Maddesi uyarınca iş akdinin tek taraflı ve haksız fesih dolayısıyla tazminat davası açma yoluna gitmiş ve davayı iş mahkemesinde ikame etmiştir.

Ancak TFF vekili, hukuki uyuşmazlığın çözüm merciinin TFF bünyesinde bulunan Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (UÇK) olduğu iddiasında bulunarak iş mahkemesinin görevsiz olduğunu iddia etmişken, Terim vekili ise iş mahkemesinin görevli olduğunu beyan ederek yargılamanın sürdürülmesini talep etmiştir.

Bu bağlamda, tüm kamuoyu tarafından yakından takip edilen bu spor uyuşmazlığının dahi kesinkes bir çözüm yolu bulunmaması, spor hukuku dalının henüz terütaze bir hukuk alanı olduğu gerçeğini karşımıza çıkarmıştır.

 



Bir Cevap Yazın